Yer Bilimci Prof.Dr. Ahmet Övgün Ercan orta şiddette ki depremlerde yıkılmaması gereken yapıların yıkılmasını ve can kayıpları yaşanmasını (İran HOY depreminde Van kırsalındaki evlerin yıkılarak can kayıpları oluşması örneği) maddi gelir düzeyinin gerektiği kadar olmaması ve sağlam yapıların maddi yetersizlik sebebi ile yapılamaması tespiti sonrasında kendisine yöneltilen eleştirilere cevabı ağır oldu.
Prof.Dr. Ahmet Övgün Ercan sosyal medyada yaptığı açıklamasında ;
"Doğrusu, burada bazı kişilerin beni anlayamayarak, çirkin yazılar yazmasına çok üzüldüm.
Çizmeyi aşarak bu yazımı kişileştirerek saldırı boyutuna getirenleri bir Egeli olarak kınıyorum. Ben 55 yıldır depremle uğraşıyorum. Masamın başından kalkarak, Akhisar ile Kırkağaç'a gelerek, deprem gören köylerimizi bir bir gezdim. Orada konuşmalar vererek hem teknik, hem de toplumsal bilinçlendirme oluşturdum. Sizin yaranızı sarmaya çalıştım. Gerçekleri görmenizi sağlamayı çabaladım. Sizleri kucakladım. Bu konudan mutlu olup, bana öncelikle HOŞGELDİNİZ demeniz gerekirdi.
Kendi gözümde, ayrıca teknik gezimde bana eşlik eden sizin oralı; Akhisar ile Kırkağaçlı kişilerin, karşılaştığımız köylülerin anlatımlarını yazımda yansıttım. Burada konu ne Karakurt, ne de Musalar köyleridir. Konu Karakurt ile Musalardaki yoksulluk özelinde, Türkiye'de toplumsal olarak ezilen halkımızın, Doğu, Batı, Kuzey, Güney demeden haklarının savunulmasıdır. Algısı düşük olan kişilerin, biraz düşünbilim / felsefe, biraz toplumbilim/sosyoloji, biraz tinbilim/psikoloji, biraz ötken / tarih, biraz siyaset, biraz deprem bilim okumalarını öneririm.
En önemlisi de karşılarındaki kişinin yazdığı yazı ile, onların, sizin, köylünün, yoksulun, sömürülenin, haklarını savunduğunu anlamaları gerekirdi. Sizin köyleriniz de içinde olmak üzere, ezilen işçi, köylü, emekli sınıfı, günümüz Türkiye'sinde bundan 3500 yıl önce bu topraklarda yaşamış, Hitit, Lidya, Misya uygarlıklarından çok daha kötü koşullarda yaşıyor olmasıdır.
Buradakilerin, ya da Türkiye'nin başka bir ilinde, başka bir köyünde yaşayan sevgili yurttaşlarımızın, M5,6 gibi küçük bir depreme uğrayarak, ölümle burun buruna gelmelerinin en büyük nedeninin yoksulluk olduğunu, bunun da sorumlusunun kendileri değil, onları yöneten siyasi erkin olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Senin köyünde aylık gelirinin 500 ile 1500, 2300 TL olarak, sen ile çoluk çocuk, yaşam savaşı verirken, yokluk çekerken, depreme uygun olmayan kötü evlerde yaşarken, seni yönetenlerin sağlam yerde sağlam evlerde oturduğunu, yoksulluk çekmediğini, onlar için ne depremin, ne de savaşların sorun olmadığını anlatmaya çalışıyorum.
Senin ezildiğini, senin duygularının, ürününün, emeğinin yıllardır, yüzyıllardır sömürüldüğünü anlatmaya çalışıyorum. Sen, 500 ile 1500, 2300 TL aylıkla geçinirken, M5,6'lık bir deprem senin ev dediğin, çağdışı yoksulluk ürünü olan barınak değil, eğreklerde, senin, çoluğun çoğunla, her an ölümü solurken, birinci derecede deprem ülkesi olan İzlanda'da bir İzlandalının ayda 85 000 TL kazanırken M7,5 büyüklüğünde bir depremde bile evinin neden yıkılmadığını sorgulamaya, anlatmaya, sende algı ile bilinç oluşturmasına çalışıyorum.
Çok yazık sana, beni algılamayıp, yazdığımı, dediklerimi, senin haklarını savunan, köyden çıkarak, bilim adamı olarak sana hizmet için, ayağına, köyüne kadar gelip, koşuşturan birini saldırman, senin ne kadar eğitim, öğretime muhtaç olduğunu gösteriyor.
Ne yazık ki, Türkiye'mizin özeti bu. Geri kalmışlığından mutlu olan, ezilen, sömürülen halkın, neden, niçin, nasılı sorgulayıp, irdeleyememesi. Atatürk Türkiye'sini bu duruma düşürenlere yazıklar olsun.
Satırlarına yer verdi.
Konu Neydi? Önceki açıklama Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCAN ' 21.YÜZYILIN DEPREM AYIBI '